18 Ocak 2015 Pazar

411 Numaralı Oda - 2

"...İnsanın tepkisiz kaldığı anlar vardır. Hiçbir şey hissedemez. Şaşıramaz, korkamaz, sevinemez... Bu, o anlardan biriydi. Dakikalarca kalakalmıştım. Ben ona bakıyordum o da bana. Bu ne kadar sürdü bilmiyorum ama yabana atılacak bir süre olmadığına emin gibiydim. Bu anın bir gün geleceğini biliyordum ama hiç hazırlık yapmamıştım. Arada bir düşündüğüm olurdu. Karşılaşırsak ne yaparım, ne tepki veririm, ne yaşarım diye düşünmüştüm bazı zamanlar. Fakat ne kadar hazırlık yaparsam yapayım, o an geldiğinde, aslında hiç hazırlıksız olacağımı biliyordum. Nitekim öyle olmuştu. Dimdik, sapasağlam, her şeyiyle karşımdaydı ve ben tamamıyla tepkisizdim. Karşılıklı bakıştığımız o birkaç dakika içinde aklımdan o kadar çok şey geçti ki insan olarak buna inanmakta hâlâ güçlük çekiyorum. Hayata dair birçok tecrübe edinmiştim. Gözlerimle, bir adamın öldürüldüğüne bile tanık olmuştum. O an bile bu kadar hazırlıksız değildim. Adeta vücudumdan kanım çekilmiş, sanki dil diye  bir organa hiç sahip olmamıştım. Bu birkaç dakikalık sarsıntıyı atlattıktan sonra yapabildiğim tek şey "oturmaz mısın" demek oldu. O ise her zamanki gibiydi. Gayet soğukkanlı, hafif tebessüm eden bir ifadeyle, sadece o eski tabureyi aldı ve çalışma masamın tam karşısına oturdu. Şaşkınlığımı sorduğu bir soruyla dağıtmayı başardı..." 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder