12 Şubat 2016 Cuma

Her Şey Olması Gerektiği Gibi

Hayallerle büyüdük hep, hangimizin yoktu ki... Size biraz hayallerimden bahsedeyim: Porto Riko'ya gitmeyi çok istemiştim. Gerçi mevzu sadece gitmek olduğu sürece bunun için geç olmuş sayılmaz. Detaya girersek snowboard yapmak, dalga sörfü bilmem ne öyle uzayıp gider. Biraz zorlasam benden bucket list bile çıkar. İkinci el kitap satan bir dükkânım olabilirdi mesela. Sahaf diyemiyorum çünkü sahafın ikinci el kitap dükkânı mı yoksa dükkânın sahibi olan adama mı dendiği konusunda ciddi şüphelerim var. Belki de ikisine birden sahaf deniyordur.

Sistem pek böyle çalışmadı. Merak etmeyin biz büyüdükçe hayallerimiz küçüldü trajedisine hiç girmeyeceğim ama ucundan uğramadan anlatması biraz zor oluyor. Oğuz Atay yazsaydı nasıl da güzel anlatırdı şimdi. Gerçek hayat devreye girdi, lise bitti sonra üniversite. İnanır mısın güzel kardeşim askerlik bile bitti üstüne işe bile girdik. Sigortamız yatıyor, ekmek parası kazanıyoruz, emekliliğe nerden baksan kalmış 35 senecik... Öyle bir hayat işte. Bizi ne büyüttü biliyor musun? Bu yaşa gelirken uğradığımız duraklar. Bunu şöyle düşün: bir otobüse binersin ve gideceğin yer bellidir. Ama o durağa gelene kadar uğramak zorunda olduğun durakların ve güzergâhın gidişatına sen karar veremezsin. Oradan geçmek yolu uzatacaktır, zaman kaybedeceksindir, hava yağışlı ise içerisi soğuk nem kokacaktır, sıcaksa terleyeceksin, cam açarsan cereyanda kalacaksın oooof of... Belki de hiçbiri olmayacak otobüse bindiğin zaman güzergah oraya giden en kısa yol, hava şartları seyahate elverişli, uzun lafı kısası bütün şartlar olgunlaşmış. Ben de onu diyorum işte; o noktaya gelene kadar hiçbir engebe yaşamamış insanlar var. Liseyi bitirmiş, sonra üniversite, sonra askerlik, işe girmiş ki mesela ülkemizde memur olmuşsa tadından yenmez, "helal süt emmiş" bir kızla evlenmek... Cinsiyete takılma bir kadın için de bu durumu "helal süt emmiş" erkek olarak düşünüp askerliği de yok sayabilirsin sıkıntı yok. Yani her şey olması gerektiği gibi olmuş. 

Neye deliriyorum biliyor musun güzel kardeşim her şey olması gerektiği gibi, beklendiği gibi olmuş olan sadece yaşaması için planlanmış şeyi yaşayan adamların çıkıp sana hayattan bahsetmesine. Anlatmaya çalıştığım şey hayatın trajedisinden nasibini almamış olanlar değil şu yakışıklı aktörün de dediği gibi "galiba hepimizin biraz canımıza okunmuş, her birimizin" adam iyi laf söylemiş. Hayatı içselleştirmemiş bir grup insandan bahsediyorum. Mühendis veya doktor olmak zorunluluğunu düşünen ve daha on beş yaşında bir çocuğun bu süreçte önüne hiçbir engel çıkamayacağını düşünen insanlardan bahsediyorum. Yetim veya öksüz kalmış bir çocukla ailesinde en ufak bir acı yaşamamış bir çocuğun hayata verdiği tepkilerin aynı olmasını bekleyen insanlardan bahsediyorum. Hiçbir şeyden anlamayan ama her haltı bildiğini zanneden insanlardan bahsediyorum. Ve onlardan o kadar çok var ki! Hayattan bütün beklentisi iyi maaşlı memur ya da beyaz yakalı olmak olup geçip karşına sana laf anlatan adamları diyorum ben. Aradaki tek fark onun hayalleri gerçek olurken senin hayallerine yazık oldu. Belki sen kovalamadın belki de bir duvardan beline bağlanmış bir iple doğmuş ve büyümüştün. İpin adına kimisi kader dedi kimisi hayat dedi kimisi şans dedi. Kavramlara takılmanın bir anlamı yok olmadı mı olmuyor işte. Birileri için her şey olması gerektiği gibiydi, birileri için her şey olması gerektiğinden daha zordu, birileri için hiçbir şey olması gerektiği gibi değildi, birileri ise bunu hiçbir zaman anlayamadı.