19 Mart 2013 Salı

Işıklı Spor Ayakkabı

Benim çocukluğumda ışıklı spor ayakkabıları modaydı. Hemen her çocuğun ayağında olurdu o ayakkabılardan. Şimdi o kadar yaygın değil. Bugün okula giderken metroda bir çocuğun ayağında gördüm onlardan bir çift. Çocukluğum aklıma geldi ister istemez. Hani bir an yaşarsınız ve ister istemez bir anı canlanır ya gözünüzde, öyle bir şeyden bahsediyorum işte. Benim de vardı o ayakkabılardan. Attığım her adımda kafamı arkaya doğru çevirip bakardım yanıyor mu yoksa yanmıyor mu diye. O vakitlerden birinde o bir çift ayakkabıdan birinin ışığının artık yanmadığını görmüştüm. Hayatımda yaşadığım en büyük hayal kırıklıklarından biriydi. Ben o gün aslında o ışıkların tılsımı olan, aklın ötesinde bir güç ile değilde basit bir pille yandığını öğrenmiştim. Her pil gibi ayakkabılarıma dünyanın en çekici havasını katan ışıkların pilinin de sonsuza kadar yaşayamayacağını da. Aradan çok zaman geçmeden diğer tekinin ışığı da yalan olmuş ve o pabuçlar sıradan bir çift ayakkabıya dönüşmüştü benim için. O günden sonra bir daha onları giymek istememiştim ama ayakkabı vasfını halen sonuna kadar yerine getirmekte olduğu için annem ve babam diretmiş, onları bana zorla giydirmeye devam etmişti. Ebeveynler neden çocukları anlamakta bu kadar sıkıntı yaşarlar ki? Konu sadece işini tamamen yapan bir çift pabuç mudur yani? 

20 Şubat 2013 Çarşamba

Konuşamadım

Bana konuşma demişti. Konuşmamamı isteyen ilk insan değildi ve belki son olmayacaktı da ama konu bu değildi. Yani konuşma diyenler çok konuştuğum için öyle derlerdi ama bu kez farklıydı. Ben konuştukça canı yanıyordu sanki. Ne ben anlatabildim ne o anlayabildi. Benim her sözüm bir tokattı sanki her kelimemle biraz daha canı yanıyordu. Susmadım bende, inadına konuştum, konuştum, konuştum. Son sözü "git buradan" olmuştu. Ben gidemedim ama en azından susmayı başarmıştım. Üzerine gelen her darbenin etkisiyle olsa gerek, olayın sıcaklığı geçince o ana kadar direnen vücudu artık pes etmiş canı yanmaya ve ağlamaya başlamıştı. Ben gidemedim ama o döndü, gitti, ağlıyordu. Öyle sessiz bakakaldım. Ona son bakışım bu oldu. İlk defa söyleyecek bir şey bulamamıştım, konuşamıyordum.