1 Kasım 2011 Salı

Bir Kalem Aslında Bir Kalemden Fazlasıdır










Kalemlerle maceram ne zaman başladı hatırlamıyorum. Bir kalemle ne gibi bir macera yaşayabilir ki insan? Bir kalem ne kadar önemli olabilir? Aslına bakarsanız, tahmin edeceğinizden çok daha önemli olabilir ya da bir kalem bir insanın hayatı olabilir gibi dağlı laflar etmek için yazmıyorum bunu.  Kalemlerle enteresan bir diyaloğum olmuştur hep. Bundan biraz bahsetmek istedim. 

Ben ilkokula başladığım zaman(o zamanlar hala ilkokul diye geçiyordu), şu rengarenk basmalı kalemlerin hayaliyle gitmiştim okula. İlk defa dersime giren sınıf öğretmenim çoktan koymuştu şeklini. Üstelik daha ilk dersten. Basmalı kalem kullanmak yasaktı. Sınıfta kalem açmak da yasaktı. Evde itina ile açılmış iki adet kurşun kalemle okula gelinecek ve o kalemler kullanılacaktı. İlk darbeyi o zamanlar yemiştim henüz. Sen yıllarca rengarenk, birbirinden güzel basmalı kalemleri kullanmanın hayaliyle yaşa, öğretmen daha ilk dersten bunu yasaklasın(Çok mükemmel bir hocaydı orası ayrı. Fakat konu bu değil. Mükemmel bir insan ve mükemmel bir öğretmen olması hayallerime ambargo koyduğu gerçeğini değiştirmiyor). Tam olarak o sene, halam Ankara 'dan gelirken Faber Castell marka, bir kalem seti getirmişti bana. Okula başladık ya, nice okul yıllarına hediyesi gibi bir şey. Süper bir kutusu vardı. İçinde iki tane kalem(biri beyaz diğeri kahverengiydi), aynı marka bir silgi ve kalemler için kullanılacak bir uç kutusu. Bütün bunlar camdan bir kutunun içindeki süngerden yapılma bir kızakta yuvalarına oturtulmuştu. Ama böyle afili bir kutu yok. O kutuyu elime ilk aldığım zaman artık yeni Dostoyevski olmak için önümde hiç bir engel kalmayacak kadar güçlü hissediyordum kendimi. O zamanlar Dostoyevski 'yi tanımıyordum haliyle mübalağa sanatını kullandım bir önceki cümlede ama bunun bir önemi yoktu. Gölgelerin gücü adına güç bendeydi artık. Gel gelelim yasak diye ben o kalemi okula götüremedim. Düşünsenize bir. Dünyanın en güzel kalemi bende ama gidip okula caka satamıyorum. Annemle babam çoktan kandırmıştı bile beni "okulda basmalı kalem kullanmanız yasak eğer okula götürürsen öğretmenin kalemini alır bir daha vermez" diye. Çocukken ne salakmışız inanırdık böyle şeylere. Öğretmen kalemi niye alacaksa artık en fazla bir daha getirme deyip geçer. Sonuç olarak ben yıllar boyunca o kalemle sadece ev ödevlerimi yapmaya mahkum oldum. Alın size ilk travma. İşte benim kalemlerden olan alacağım o yıllarda başladı. 

Aradan zaman geçmişti ve ben dördüncü sınıfta başka bir okula geçtim. Yeni sınıfıma bir gittim ki ne göreyim? Herkeste basmalı kalem. Mal gibi evde açılmış iki tane kurşun kalemle okula gittim. Kendimi nasıl hissettiğimden bahsetmiyorum bile. Ertesi gün kantinden iki tane basmalı kalem aldım. Artık durduramazdı kimse beni. Tamam ucuz ve kalitesizlerdi kalemler belki ama bir yerden başlamıştım artık. Her şey rutine dönüşmüş ve bende her sağlıklı insan evladı gibi okulda basmalı kalem kullanırken değişik şeyler hissetmemeye başlamıştım. Şimdi diğer Faber 'e ne oldu diye düşünenler varsa aranızda hemen söyleyeyim, artık o kalemle aramızda duygusal bir bağ olduğu için evden dışarı çıkarmıyordum. Besledim onu. Temizledim her gün. Her şeyden sakındım. Bir süre sonra sanki biraz büyüdü bile. Tam yavrulayacaktı ki apansız bir şekilde kaybettik kendisini. Zamanla alıştım tabi duruma. Bunu atlatmak zor oldu ama insanoğlu nankör alışıyor her türlü acıya. 


Yedinci sınıfa geldiğimde ise asıl hikaye başladı. Şu klasik Rotring kalemleri hepiniz bilirsiniz. Tipik okul kalemi işte. Artık onlardan bir tanesine sahiptim. Şimdi burayı iyi dinleyin. Ben o kalemle önce LGS sonrada ÖSS 'ye girdim ve ikinci Öss sınavıma girmeden birkaç ay önce kaybettim. Buda hemen hemen altı yıllık bir süreye tekabül ediyor. Emin değilim ama bir nesneyle en uzun ilişkim olabilir. Yavaş yavaş bu kalemin uğurum olduğuna (her ne kadar ÖSS 'de işe yaramasa bile inancım tamdı), ve onunla dünyayı ele geçirebileceğime inanmaya başlamıştım. Ama her güzel hikaye gibi buda son buldu. Gün geldi ben o kalemi kaybettim ve yerini başka bir Rotring aldı. Lakin gelen gideni aratır derler ya, bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. 

Sonra birde babamın Rotring takımıyla tanıştım ben. Annem yıllarca saklamış o kalemleri. Bizim kullandıklarımızdan değil. Daha üst kalite, daha şık ve daha pahalı, biri tükenmez biri kurşun olmak üzere iki kalemden oluşan bir takım. Liseye başladığın zaman vereceğim sana demişti bu kalemleri. O kalemleri saklarım hala okulda çok az kullandım. Annem lise yıllarımı göremediği için o kalemlerle ilişkim çok daha farklı tabi. 

Şimdi ise durum çok vahim. Uzun zamandır duygusal bağ kurduğum bir kalem olmadı. Hatta sık sık kaybedip yenisini alıyorum. Fakat bu sefer durum daha farklı. Yanımda taşıdığım hiçbir eşyaya kalem kadar takıntılı değilim. Yani niteliği, manevi değeri, maddi değeri önemli değil. Kalemim kayboluyor bir süre bulamıyorum ya tam o an nevrim dönüyor. Sebebini bilmiyorum ama böyle bir sinir, böyle bir öfke yok. Buradan yetkililere sesleniyorum. Kaybolmayan kalem yapsınlar. Sensörlü olabilir mesela. Birkaç metreden fazla uzaklaşınca saatim titremeye başlasa ne mükemmel olur diye düşünmüyor değilim bazen. Elimde değil, yoklamayı imzalamak için ön veya arka sırada oturan arkadaş kalemimi aldığında tansiyonum yükseliyor engel olamıyorum. Arkadaşım; o lanet olası imzanı at ve kalemi geri ver. Kendi sırana bırakma. İsteyemiyorum da sonra "ne kıymetli kalemin varmış" deme diye. Anlatamazsın sonra üstelik, "bu işin kıymetle alakası yok tahmin ettiğinden çok daha fazlası var" diyemezsin. O yüzden ver şu kalemi ki kaybolmasın. Ders bitince aramayayım bir daha kalemi. 

Ne kadar dolmuşum ben bu kalem konusunda. Ben hayatıma girmiş bütün kalemler için ağlamaya gidiyorum. "Ne kalemmiş arkadaş" demeyin. Sizin gördüğünüzden çok daha fazlası o küçük şeyler. Siz düşünün bu dediklerimi biraz. Kaleminizi vermeyin kimseye. Hediye olarak götürmeyin kimseye. Onlarında bir kalbi olduğunu düşünün. Verdiğiniz kişi sizin kadar iyi bakacak mı ona acaba? Kalbini kırarsa gönlünü alabilir mi tekrar? Kırık kalpli kalemleri düşünün ara sıra. Bu blogun adı neden KIRIK KALEMLER konuldu sanıyorsunuz? Düşündüğünüzden çok daha derin bir anlamı var o başlığın. Çocukluktan kalma travmalar yatıyor o iki kelimede. O zaman yazılan her yazı KIRIK KALEMler adınaaaaaaa!!! 

NOT:Son paragraf çok duygusal oldu halbuki ben eğlenceli bir yazı olsun istemiştim :)))

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder