1 Kasım 2011 Salı

Bu Dünyanın Yaramazlık Yapan Ve Bundan Haz Duyan Çocuklarıyız

Çocukluk yıllarım pek problemli değildi benim. Akıllı, uslu bir çocuk değildim ama abim ve kardeşimi düşününce aileme neredeyse hiç problem çıkarmadan büyüdüğüm söylenebilir. Abimin salonda duran yemek masasını ateşe vermişliği var. Kardeşimde kolunu, bacağını falan çok profesyonel yaralardı. En yakın sağlık kuruluşunda soluğu almışlığımız çoktur. Birkaç ay önce eve geldiğinde burnu sola doğru kavis almıştı mesela onuda öyle örnekleyebilirim. Benim olayım ise biraz farklıydı. Ben bir halt yiyeceksem eğer sonunda bana vereceği keyfi düşünürdüm hep. İleri görüşlü bir yaramazdım. Bu olup bitenin yanısıra, babamda abimle beni çok döverdi. Bizim yediğimiz kadar dayağı yiyen çocukları televizyonda trajedi diye anlatıyorlar. Biz alışmıştık ama, arsızı olmuştuk, babam beni tokatlarken güldüğümü bilirim. Aranızda şu an gülenler ve inanmayanlar var ama çok ciddiyim. 

Neyse gel gelelim, bahar başladıktan sonra hemen her hafta ailecek pikniğe gittiğimiz yıllarda, daha Küresel Isınma etkilerinin bu kadar net fark edilmediği, baharın uzun yaşandığı dönemlerde... Öff ne uzun sıkıcı bir cümle oldu şöyle toparlayayım hemen: pikniğe gitmiştik. Bizim hemen her pikniğe gidişimiz vukuatlı geçerdi. Dereye düşmüşlüğüm, mangalda ayakkabımı yakmışlığım, uzun süre gözden kaybolup bütün ahaliye dakikalarca kendimi aratmışlığım falan vardır bunların içinde. Neyse yine bir gün piknikteyiz, kontrol babamda, elde maşa mangalın başında, yanında rakısı falan... Bildiğin piknikteki baba işte. Ben bir yaramazlık yaptım yine hatırlamıyorum şimdi ne olduğunu, bir yandan annem payladı biraz babam maşayla üstüme yürüdü, tam dalıyordu annem araya girdi o sıra. Bunlar günün sonuna doğru oluyor ve ben bütün suçluluğumla, arsızlığımla (film adı gibi oldu: SUÇLULUĞUM ve ARSIZLIĞIM) arabanın arkasına yaslanmış bekliyordum. Eşyalar toplanırken, sıra mangalın közünü söndürmeye gelmişti. Babam mangalın közünü toprağın üstüne döküp su almaya gidiyordu. On saniye kadar vaktim vardı. Belki o kadar bile yoktu. Birkaç saniye içinde kafamda yer alan şu soru işaretlerini düşündüm: SORU 1 - Ben bu közlere tekme atarsam alev alev ortalığa saçılır mı?  SORU 2 - Babam beni döver mi? SORU 3 - Orman yangınına sebebiyet verir miyim? Şimdi ilk iki soru sıkıntı değildi. Alev alev ortalığa saçılıp saçılmayacağını deneyip görebilirdim. Babam zaten döverdi böyle bir şeyden sonra ve ilk defa başıma gelmeyecekti, o alevleri göreceksem eğer buna değerdi. Ama orman yangınına dayanamazdım. Ben bu dünyanın vicdanlı, arsız ve doğaya aşık bir yaramazıydım. Formül basitti. Ağaçların olmadığı tarafa doğru tekmeyi savurup kaçacaktım. Bütün bunları üç saniyede falan düşündüm. Sıra uygulamaya gelmişti. Vakit daralıyordu. Babam su bidonunu eline almıştı bile. Kapattım gözlerimi, derin nefes aldım ve koşmaya başladım. Millet şaşırdı tabi bu çocuk deli dana gibi nereye koşuyor diye. Müdür, közlere tekmeyi bir koymuşum var ya böyle bir güzellik yok. Közler patlıyor, etraf ışıl ışıl, ortalık alev alev yanıyor, kıvılcımlar saçılıyor... Cinayet ya. Yok böyle güzellik. Havada kararmıştı ki iyiden iyiye manzarayı bir seyret. 

CEVAP 1 - Ortalık alev alev oluyor kesinlikle deneyin. CEVAP 2 - Babam gelişine sağdan çok sağlam bir tekme çıkardı en son iki ayağımın birden yerden kesildiğini hatırlıyorum. Koşuyordum üstelik. Dönüp babama "acımadı ki, acımadı ki" diye nanik işareti yapasım gelmişti ama yememişti tabi. CEVAP 3 - Orman yangını çıkmadı çünkü babam bütün araziyi gezip yanan her bir köz parçasına suyla müdahale etti. Allah 'ın sopası yok işte. Ağaç yoktu zaten vurduğum tarafta ama ne olur ne olmaz diye önlemimizi aldık. Zaten ağaçların olmadığı tarafa doğru vurmuştum. Üstelik şiddetini de ona göre ayarlamıştım. Anlayacağınız olan babama oldu. 

Yani gün inanılmaz keyifli bitmişti. O tekmeyi savurduğum için o gece rahat uyuyabilecektim. Dayağımı da yemiştim bir güzel, oohhh. Rahattım yani tertemiz uyumuştum. Bu dünyanın yaramazlık yapan ve bundan haz duyan çocukları adına kariyer çizelgeme bir çentik daha atmıştım. Hepsi bir yana, siz hakikaten poşete su doldurup, ağzını bağlayıp, bu su bombasını camdan aşağı atmadınız mı hiç? Üstelik tam o sırada biri geçerken. Hadi oradan !!!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder